Maria Callas 'ı tanıyalım hayatı hakkında ayrıntıları
detaylar.
Dünya'da ismini tarihe kazıyan kişileri ana sayfasından tam
gün olarak Doodle ile hatırlatan arama motoru devi Google bu gece ünlü Yunan
kadını soprano'su Maria Callas'ı konu aldı.
En çok konuşulan özelliği ise sesidir. Tabiki ülkemize
gelişide Kapodakya'daki film için gerçekleşmiştir.
Google az önce yeni
güne girdiğimiz anla beraber ana sayfasından bir kadını logo (Doodle) yaptı.
Şimdi
Bugün onun 90. doğum günü ve Google tarafından anılıyor.
Şimdi hayatından kesitler niteliğinde yazımız.
Ünlü saprano Callas, ABD'de doğan, Yunan soprano. 1950'li
yılların ve belki tüm zamanların en çok tanınan ve başından geçen sansasyonel
olaylarla ses getiren sopranolarından biridir.
EN BÜYÜK SAVAŞ
Maria 9 yaşında ilk piyano dersleri ile başladı sanat
yaşantısına. 1937'de annesi Afengelya boşanarak, iki kızını yanına alıp tekrar
Yunanistan'a döndü. Annesi, ablasindan da buyuk bir sanatci yaratmaya calismis
ama basaramamis, Maria'nin basarisini da bir turlu icine sindirememistir. Zaten
hic anlaşamadıkları icin, Maria ilerleyen yaşlarında annesiyle gorusmeyi
kesmistir Sahneye ilk kez on beş yasında, Cavalleria Rusticana'da köylü kızı
Santuzza rolü ile çıktı. O dönem Atina'da ulusal konservatuara 16 yaşından
küçükleri almadıkları halde Maria Callas girmeyi başardı. Çok genç yaşta okul
konserleriyle başladı sahne yaşamına. İnatçı kişiliği daha o yaşlarda kendisini
gösteriyordu. Okula başladığının üçüncü yılında ilk ödülünü aldı. 1940 yılında
bir tiyatro gurubunda Shakespare'in 'Tüccar' oyununun şarkılarını söyledi. 1941
yılına gelindiğinde artık profesyonel olarak çalışmalarını sürdürmeye
başlamıştı bile. Ne var ki o yıllarda bitmez tükenmez savaşların bir şahidi de
Callas olacaktı. 1944 yılında Alman işgalcileri Yunanistan'daki etkilerini
yitirecek, yerine ise İngilizler gelmeye başlayacaktı. Callas ise 'dünya
savaşları bir yana benim savaşım bir yana' dercesine kendi yaşam mücadelesini
sürdürmeyi tercih edecekti.
Efsaneydi o bir
Maria Callas aldığı kararla Amerika'ya dönerek babasını
aramaya başladı. Babasını bulduktan sonra tekrar Callas ismini alarak
Metropolitan operasına girdi. Başarısı, insanların ilgisini gittikçe daha fazla
çekiyordu. Özellikle medyanın ilgisi onu sürekli olarak manşetten düşmeyen
kadın konumuna getirdi. Aynı yıllarda İtalya'ya giderek uzun bir süre sahne
aldı. Müzik yorumcuları ve onu yakından tanıyanlar, Callas'ın asıl kimliğini bu
yıllarda bulduğunu söyleyecekti. Maria Callas'ın sesi izleyenleri derinden
sarsıyor giderek daha fazla ilgi odağı oluyordu. Çarpıcı güzelliği ve yaşantısı
ise medyanın daima kurcaladığı konulardı. Gazete manşetleri sanattaki
yaratıcılığını sesini yere göğe sığdıramazken, bir yandan da yaşantısındaki
konuları sürekli kurcalayarak skandal konular yaratmayı biliyordu. Gerçi
Callas'ın kişiliğindeki 'başına buyruk' yönler buna da malzeme olmuyor değildi.
Bir keresinde İtalya Cumhurbaşkanı'nın şerefine düzenlenen operanın öncesi
rahatsız olduğunu söylemiş, ancak sahneye çıkmak zorunda bırakılmıştı. Ancak
Callas, bildiğini okumaya devam ederek operanın ortasında ses çıkarmadan
sahneyi terk edince günlerce konuşulmuştu. Onun sanatta yükselişine hiç kimse
engel olamıyordu. 1952 yılında Emi şirketiyle ilk plak antlaşması yaptı. Bir
dönem Londra'da plaklar çıkardıktan sonra 54 yılında tekrar Amerika'ya döndü ve
Lu Çino Fiskonti ile çalışmaya başladı. 1969'da ünlü soprano,Medea adlı filmin
çekimi için Türkiye'ye geldi,Pera Palas'ta kalan ünlüler arasındadır. (Filmin
yönetmeni Pier Paolo Pasolini)
Aşk ile şöhret yan yana.
Artık hem zenginliğin hem de şöhretin zirvesindeydi Callas.Ne
varki madalyonun öteki yüzünde zorlu bir yaşamı da sürdürmek zorundaydı. Belki
de bu 'zor' olandı onu böylesine sanata bağlayan ve sesiyle insanları saran
yönü. Callas günün birinde dönemin en yakışıklı ve zengin erkeği olarak tanınan
Aristoteles Onasis ile tanıştı. Bundan sonra aşkları giderek efsane olacak ve
Maria'nın yaşamında önemli yer bulacaktı. Onasis için 1959 yılında kocası
Meneghini'den ayrıldı. Onasisle evlenmeyi düşünüp daha mutlu yaşayacağına
inanıyordu. Ne var ki böyle olamayacaktı, fakat daima sevecekti...
Sanat onun varlık nedeniydi. Ama sanatsal yönüne güç veren
de aşk değil miydi? Aşk ve sanat vazgeçilmez bir bütündü. Ortada bir tercih
sorunu vardı. Ve ağır gelen taraf bu sefer aşktı. Callas operayı, bırakacak
kadar seviyordu Onasis'i. Yaşamı ilginç bir dönemece girmişti. Ne yazık ki bu
onda bir daha iyileşemeyen bir iz bıraktı. Onasis onunla evlenme yerine suikast
sonucu öldürülen George Kennedy'nin eski eşi olan Jakline Kennedy ile evlendi.
Maria'nın, içinden kopan güçlü ses, hüzünlü bir çığlığa dönerek onun
yalnızlığına ağlıyordu. Onasis'in evliliğini asla kabullenmedi. Dışta güçlü bir
kadınken içte de yaralı kaldı. Aşk vazgeçilmez bir olgu. Ne var ki sonu hiç bir
zaman belli değildi.
Bir kadına en sadık aşık sanattı. Yaşamı bunu bir kez daha
kanıtlamıştı. Maria Callas iki yıl sonra yani 1962'de tekrar konserler vermeye
başladı. Sanat yeteneği hala çok büyüleyiciydi. Zaten iki yıllık ayrılık onu
unutturmamıştı. Maria Callas yaşadığı dönemin efsanesi olmuştu. Onun dönemini
yaşamayanlar bile onun sesini dinleyince büyüleniyordu. Callas'ın diğer
insanlardan farklı duygusal ve duygusallığını asla gizlemeden açıkça yaşıyor
olmasıydı. İş sanat olunca kriterleri daima yüksek oldu. Öyle ki bu yönü bazen
kendisine olan güvenini bile etkiliyordu.
1974 yılına gelindiğinde Japonya'da son resmi konserini
verdi. Bir sonraki yıl alacağı Onasis'in ölüm haberi onu asla bir daha
sahnelere döndüremeyecekti. Aşk bir kez daha üstün gelecekti. Ne yazık ki
mitolojik son yaklaşıyordu. 1975 yılında Onasis bir dalak operasyonu sırasında
ölmüştü.
Efsane operet için aşk ancak ölümle son bulabilmişti. Onun
için oyun asıl şimdi son bulmuştu. Callas, Onasis'in ölümüyle dünyaya küstü ve
Paris'e yerleşerek yalnız yaşamaya başladı. Maria Callas geride değeri
ölçülemeyecek olan bir miras bırakmıştı. Çıkan bir yazıda 'dişi aslan' olarak
tabir edildi Maria, alkışlar, skandal olaylar, yarı gerçeklerle suçlamalar...
Kimisine göre histerik, duygusal ve para meraklısı, kimine göre ise büyük diva
olarak tanımlandı. Sıra oyuna nokta koyup sahneden çekilmeye gelmişti. Yunan
efsanesi son bulmuştu artık. Geride sadece aşkı ve büyülü sesi kalmıştı. Callas
16 Eylül 1977 yılında kendi apartmanında yalnız başına yaşama veda ederek
sahneden ayrıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder