Şifacı
Taş kullanımında nelere dikkat edilmeli
Taşların yararının görülebilmesi için ön şart, doğal taş
olmalarıdır. Doğal taştan maksat, bir taşın, örneğin turkuvaz taşının, doğadan
çıkarıldığı haliyle kullanılması değildir. Gerçekten turkuvaz taşı olmasıdır.
Zira vitrinlerde gerçek taşlarla sahteleri çoğunlukla yan
yana satışa sunulmaktadır. Bu nedenle bir taşı satın alırken ya o taşı çok iyi
tanımanız gerekmektedir yahut taşları iyi tanıyan, dürüstlüğüne güvendiğiniz
birinden almanız. Aksi halde baş ağrısı için taş aldım ama hiçbir faydasını
göremedim demek zorunda kalabilirsiniz.
Bir taşın sahtesi çeşitli anlamlara gelebilir. İlk olarak,
renk bakımından benzeşen ve ekonomik değeri daha az olan veya hiç olmayan
taşlar falanca taş diye satılabilmektedir.
İkinci olarak ekonomik değeri daha az olan renksiz taşlara
renk emdirilerek veya dışı boyanarak Zümrüt, Turkuvaz, Akik gibi adlarla
piyasaya sürülebilmektedir.
Üçüncü olarak lastik, kauçuk, cam, tahta, çam reçinesi gibi
maddeler kimyasal işlemlerden geçirilerek bir taşa benzetilmekte ve
satılmaktadır.
Benzetim o kadar mükemmel olabilmektedir ki bazen taşın
sahte olup olmadığı ancak ölçümlerle anlaşılabilmektedir. Ölçümlere esas olacak
bazı özellikler, “Şifalı Taşlarla Sağlıklı Yaşam” adlı kitapta, her taşın başlangıç
bölümünde “Kimlik Kartı” başlığı altında verilmiştir.
Taşların yararlı olabilmesi için ikinci şart sanatkârane
işlenmiş olmasıdır. Siz ona değer verirseniz, o da size değer verir.
Üçüncü şart tek başına kullanılmaması, yani gümüş veya
altınla birlikte takı haline dönüştürülmesi gerekir. Bu yüzük de olabilir,
gerdanlık veya kolye de.
Ancak taşın mutlaka bedenle temas etmesi veya enerji akışına
engel bir yapılanmanın olmaması şarttır. Taşın her iki yüzünün de açık olması
gerekir. Taşın bir yüzünün takı madeniyle kapatılması, enerji akışını
engelleyen yalıtım durumu oluşturacak ve taşın yararını ortadan kaldıracaktır.
Taş bir yüzükteyse, yararı, sağ elin yüzük parmağına (en
küçük parmağın yanındaki parmak) takmakla sağlanabilir.
Ancak ilgili taşın elbisemizin cebinde taşınması, odamızın
bir köşesinde bulunması bile belirli oranda yarar sağlayacaktır.
Taşlar, vücudumuzun enerji iletişiminde aynı zamanda süzgeç
görevi gördüğünden, süzgeçlerdeki tortuların temizlenmesine benzer şekilde
temizlenmesi gerekir. Aksi halde, olumsuz enerji tortularının süzgeci kapatması
nedeniyle bu görevlerini yapamaz hale gelebilirler.
Öncelikle taşları sürekli takmamak, arada bir dinlendirmek,
hiç olmazsa gece yatarken çıkarıp temiz bir yere bırakmak gerekir. Zira sürekli
yiyip içmek veya hiç durmadan ilaç kullanmak gibi bir etki gösterebilirler.
Yahut yorgun düşebilirler. Zira biz onları cansız bir varlık olarak görsek de
Muhyiddin Arabi’nin dediği gibi durağan nitelikte de olsa ruh sahibidirler. En
azından sürekli kinetik enerji halinde olmaktan kurtarılmaları gerekir.
Yine taş nedeniyle vücudumuzda meydana gelen düzenleme,
dengeleme ve iyileştirme etkilerinin vücudumuzca bağışıklık sistemine katılması
için de taşın arada bir çıkarılmasında yarar vardır. Aksi halde vücudumuz taşa
karşı bağışıklık sistemi oluşturup taşın yararını ortadan kaldırabilir.
Taşların temizlenmesinin en tehlikesiz ve doğal yolu hiç
olmazsa haftada bir gün kuru toprağın içine gömerek bekletmektir. Gözenekli
olanlar dışındaki taşlar için diğer bir temizleme yöntemi yine haftada bir gün
temiz suyun içinde bekletmektir. İslam Dininde abdestin suyla alınması, suyun
bulunmadığı yerlerde toprakla teyemmüm yapılması gibi.
Her ikisi de temizleyicidir, hem maddi pisliklerden, hem
enerji pisliklerinden. Aynı zamanda her ikisi de ruhsal temizleyicidir. Bu
işlem taş ilk defa satın alındığında mutlaka yapılmalıdır. Zira çok fazla
insanın taşla teması olumsuz enerji birikimine sebep olmuş olabilir.
Taşla birlikte takı oluşturan altın, gümüş gibi madenler,
kararmaya karşı temizlenirken, temizleyici kimyasalların taşla temas etmemesine
de dikkat edilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder